Dünya’da ilk koronavirüs (COVİD-19) vakası 1 Aralık 2019 tarihinde Çin'in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan'da ortaya çıktı. Hastalığın yol açtığı ilk ölüm 9 Ocak 2020'de meydana geldi.  11 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edildi.

Dünya geneline yayılan koronavirüs salgınının Türkiye'deki ilk tespit edilen COVID-19 vakası ise Sağlık Bakanlığı tarafından 10 Mart 2020'de açıklandı. Ülkedeki virüse bağlı ilk ölüm ise 15 Mart 2020'de gerçekleşti. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, 1 Nisan 2020'de yaptığı açıklamada koronavirüs vakalarının tüm Türkiye'ye yayıldığını açıkladı. 3 Mayıs 2020 itibarıyla Türkiye'de koronavirüs ile enfekte olmuş toplam 3.397 kişinin hayatını kaybettiği, toplam vaka sayısının ise 126.045 olduğu açıklandı. Mevcut vakalardan 1.424 kişi yoğun bakımda tedavi görmekte olup, içlerinden 766 kişi solunum desteği alıyor. 63.151 hasta ise iyileşti ve taburcu edildi.

Genel anlamda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu süreci iyi atlattığına ve ‘maske’ konusu hariç başarılı olduğuna inananlardanım. Daha bitmedi ama özellikle gelişmiş batı ülkeleriyle kıyaslandığımızda ucuz atlattık gibi görünüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğindeki AK Parti iktidarının sağlık konusundaki ciddi yatırımlarının semeresini gördük diyebiliriz. (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hükûmete geldiğimizde doğru dürüst ambulans yoktu” sözüne ise katılmıyorum. 1995-1996 yıllarında Yavuz Köyü Sağlık Ocağının hem ambulansı hem de sağlık memuru vardı.)

Süreci baştan sona son derece şeffaf bir şekilde yürüten Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca bize göre tam bir devlet adamlığı profili ortaya koydu. Kendisini tebrik ediyoruz. Bakan Koca nezdinde tüm sağlık çalışanlarına saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz. Bir destan yazdılar. Yine Bilim Kurulunun üyelerine de saygılarımızı sunuyoruz.

Sadece önlemleri biraz geç başlattığımızı söyleyebiliriz. Belki ‘Dünya Sağlık Örgütü beklendi’ diyebilirsiniz ama bazen insanın ‘Bana ne Dünya Sağlık Örgütünden’ diyesi geliyor. Geçmiş salgınlardan ders çıkarılabilirdi. Özellikle Umreciler ve sokağa çıkma yasağı konusunda daha erken ve radikal kararlar alınabilirdi. Şubat ayında Umreye gidenler gönderilmeyebilirdi.

SÜRECİN KRİZLERİ

İlk vakadan itibaren başlayan yeni eğitim sistemi skandalla başladı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’tan habersiz hazırlanan görüntüler eleştirilere neden oldu.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, koronavirüs salgınını önlemek için 10 Nisan gecesi 31 ilde ilan edilen sokağa çıkma yasağıyla ilgili açıklamanın yaklaşık 2 buçuk saat önce yapılması ve marketlerde yaşanan "izdiham" görüntüleri nedeniyle aldığı istifa kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan döndü.

Dünya’nın çok sayıda gelişmiş ülkesine maske, dezenfektan ve tek kullanımlık tulum gibi yardımlarda bulunduk. Bununla gurur duyduk. Ancak aynı yardımları yaptığımız ABD’nin Suriye’deki PKK/YPG’ye sağlık yardımı göndermesi sonrası kahrolduk. Biz insanlığımızı yaptık onlar ise kahpeliğini...

MASKE KONUSU

Birçok ülkeye maske gönderdik ama bunları kendi insanımıza ulaştıramadık. Bu büyük bir çelişkiydi. Önce PTT AVM dağıtacak dendi. Ancak PTT’nin bunun altından kalkamayacağı sonradan anlaşıldı. Çünkü yeterli sayıda dağıtıcısı yoktu. Posta dağıtıcıları muhtarlar ve esnaflar olmasa kafayı yer! Maske konusu sonra E-Devlet’e havale edildi. Başvurup hâlâ bekleyenler var.  Şimdi eczanelerden dağıtılmaya çalışılıyor.

Peki bu maskeleri Kaymakamlıklar, Belediyeler, Muhtarlıklar ve imamlar vasıtasıyla dağıtmak çok mu zordu? Bize göre değildi.

Sürecin en çok çalışanları sağlıkçılar dışında şüphesiz görevlerinin dışında vefa destek gruplarında da görev alan jandarma ve polis memurlarımızdı. Şükran borçluyuz. Yan gelip yatanlar keyfini hiç bozmadı. Onlar kendilerini biliyor.

Genel anlamda sürecin yıldız isimleri olarak Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı görüyorum. Yavaş, kampanyalarıyla ve hamleleriyle süreci çok iyi yönetti, pek çok kuruma ve kişiye örnek oldu. Trabzon’da sağlık alanında önemli bir isim olan ve makaleleriyle toplumu aydınlatan Bilim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Tevfik Özlü de televizyonlarda içimizi rahatlatan isimlerden biriydi. Yine Prof.Dr. Ercüment Ovalı da çalışmalarıyla göz dolduran isimlerden biri oldu.

ALKIŞI HAKEDEN BAŞKANLAR

Yerel anlamda ise belediyecilik konusunda güzel çalışmalar yapanlar vardı. Koronavirüs salgını sürecinde özellikle Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, Maçka Belediye Başkanı Koray Koçhan, Arsin Belediye Başkanı M. Sait Gürsoy, Araklı Belediye Başkanı Recep Çebi, Akçaabat Belediye Başkanı Osman Nuri Ekim, Vakfıkebir Belediye Başkanı Muhammet Balta, karantinalarla boğuşan Hayrat’ta halkı sakin tutmak için büyük çaba veren Belediye Başkanı Mehmet Nuhoğlu, Çaykara Belediye Başkanı Hanefi Tok takip ettiğimiz kadarıyla en başarılı yerel yöneticiler oldu.

YAYLALARI KULLANAMADIK

Son olarak yaylalar konusuna değinmek istiyorum. Koronavirüsten korunmanın en iyi yolu kendinizi izole etmek. Yani insanların birbirinden uzak durması anlamına geliyor. Elimizde yaylalar vardı ama kullanamadık. Elektrikleri vermedik. (Lobisi güçlü olan bazı yaylalar aldı ama…) Neymiş insanlar orada topluluk oluşturacakmış.  Yapacak olan sanki elektrik olmayınca yapmıyor. Halbuki yaylalar kullanılarak şehirlerdeki ve köylerdeki yoğunluk azaltılabilirdi. Farklı düşünenlere saygı duyuyorum.

Son söz büyük siyasetçilerimize! İnanın ülkedeki siyasetten nefret eder duruma geldik. Dünyada böylesine; hemen her gün hemen her konuda hakaretlerin havada uçuştuğu başka bir ülke siyaseti var mı zannetmiyorum. Kimse hatasını kabullenmiyor. Kimse doğruya doğru demiyor. Koronavirüs sürecinin başında biraz hakaretlerden uzak kaldık ama son günlerde yine başladılar. Ne diyeyim. Allah ıslah eylesin!

Biraz uzun olduğunun farkındayım. Hakkınızı helal edin. Koronasız günlerde buluşmak dileğiyle, kalın sağlıcakla…