Yazımı biraz uzun yazacağım şimdiden affınıza sığınıyorum.

Şimdi; Abdullah Avcı hangi mazereti uyduracak merak ediyorum. Bunun adı eğer futbol ise  ben bu oyundan utandım ancak ne sahadaki 11 ne sonradan girenler ne Abdullah Hoca ne yardımcıları ve nede yönetimin utandığını zannetmiyorum. Böyle rezil bir oyun ortaya koymak için de çaba sarfetmek gerek.

Bir takım bu kadar aciz bir oyun oynayabilir mi aklım almıyor. Sezon başından beri hatta geçen yıl Rizespor maçından beri kötüye giden bir oyun var, bu normal bir durum değil. Tut ki hoca yetersiz peki bu oyuncuların hiç mi ar damarları yok hiç mi mücadele güçleri yok bu nasıl bir iştir.

Arkadaş ben bu hocanın işine karışırım, bakmayın Ahmet Ağaoğlu’nun ‘hocanın oyun anlayışına karışmam’ sözlerine, ben yönetim olsam bal gibi de karışırım.

Geçen yıl sırf şampiyon olacağız diye oyun sistemini çok kurcalamadık ancak futbol bir temaşa oyunu ben seyirci olarak hatta taraftar olarak bu oyunu seyretmek için neden stadyuma gideyim? Neden televizyondan seyredeyim, insan parasıyla işkence çeker mi, bu oyunla maçı es kaza almış olsak bile kimi tatmin edecek.

Ankaragücü gibi vasatın altında bir takım karşısında ezilen, büzülen sahadan silinen bir takımın hocası hangi mazereti üretecek, iyi ama yine yenilmedik mi diyecek bununla mı övünecek? Sakat ve cezalı futbolculardan mı bahsedecek? Onca aldırdığı futbolcular yetersiz ise neden aldırdı, yeterli ise neden oynatmıyor bunların cevabını vermelidir. Een çok çalışmaya ihtiyacı olan Abdullah Avcı’dır, şu oynattığı futbolu kamuoyuna bir anlatmalı ne yapmak istiyor.

Takım geçen yılın ikinci yarısının ortalarından beri yaptığı bütün hataları ve zaafiyetleri tek bir Ankaragücü maçında gösterdi.

Peki, nedir onlar biraz açalım: Maça biz başlıyoruz ve de santradaki futbolcu topu Uğurcan ‘a oynuyor, daha birinci dakika dolmadan Uğurcan’a iki geri pas veriyoruz bir de Ankaragücü atağında top Uğurcan’a geliyor ve 1 dakikada Uğurcan üç kez topla buluşuyor. Şu bir dakika aslında maçın, sezonun hatta geçen sezonun ikinci yarısının özetidir. Bir takımın atak organizasyonu olmaz mı? Maç boyunca Uğurcan’a onlarca geri pas ve Uğurcan ileriye vuracak top ya taca ya da rakibe.

Temassız futbol sadece Trabzonspor ‘a özgü bir oyun oldu adeta, rakip geliyor biz geri geri gidiyoruz. Kanat organizasyonu diye bir oyun anlayışımız yok, her maç öyle ancak bu maçta tek bir kanat organizasyonu var onda da golü attık.

Takım kurgusu her ne kadar üç Türk kuralıyla sıkıntı yaşasa da Bardi, Abdülkadir, Yusuf gibi kanat organizasyonu zayıf, sadece 10 numara oynayabilecek üç yarım adam da sahada… Bu nasıl takım kurmaktır?

Naci’yi gördükten sonra bu Abdülkadir neden her maç ilk onbirde bunu hoca açıklasın.

Trabzonspor Maxi Gomez’in oynayacağı bir takım değil neden derseniz biz takım olarak oyunu rakip sahaya zaten yıkamıyoruz. 80 metrede top oynuyoruz, bir de Gomez’in hava topuna çıkamama gibi bir zaafı var. Sonuç fiyasko… Koca bir maç boyu santraforu topla buluşturmadık.

Sahi Gomez sahada var mı idi, bence Beşiktaş maçından sonra Dünya Kupası için çoktan Katar’a gitmişti. Oyun şekli ya sakatlanırsam Dünya Kupası’nı kaçırırım havasında idi.

Abdülkadir kanat oynamaz, sahanın belki de en kısa oyuncusu olmasına rağmen sürekli hava topu atılıyor. Top bende kalsın mantığıyla sürekli yana ve geriye oynayarak ancak topla oynama süresini artırırsın başka hiç bir işe yaramaz.

Bir Hamsik ile yaz gelmez, nitekim Hamsik dışında sahada beyni ile oynayan başka bir futbolcu yok, ne yazık ki o da 35’inde ancak 60 dakika oynayabiliyor.

Larsen, Djaniny, Bardi, Bartra, aklı burada olmayan Yusuf, bu takımda bu halleri ile oynayacak seviyede değiller. Eğer bu futbolcularla devam edilecekse yarın sabahtan tezi yok derhal çalışmaya başlamaları lazım.

Gelelim Abdullah Hoca’ya; teknik direktör değiştirilmesi taraftarı değilim, nedenini sorarsanız; hiç bir hoca vazgeçilmez değildir. Abdullah Hoca gitsin dendiğinde  kim gelecek sorusunun cevabı yok, o nedenle Abdullah Hoca’nın en kısa zamanda bu günden tezi yok, takıntılarından ve oyun sisteminden kurtulması gerek, bu oyun sistemi Trabzonspor’un genleri ile uyuşmuyor.

Biz sert bir coğrafyanın insanlarıyız, bizde deniz ne zaman coşacak ne zaman durulacak belli değil. Bizde hava bir günde üç dört mevsim değiştirir bu bizim folklorumuza da yansımıştır. Biz kolbastı gibi, sıksara gibi bir oyun istiyoruz. Bu anlayışta bir oyun oynayalım varsın yenilelim. Ege oyunları gibi durağan oyunlar bize göre değil. Kontrollü oyun, oyunun iki yönünü oynamak derken biz taraftarları oyundan soğuttunuz.

Bizim bir özelliğimiz de diğer takım taraftarları gibi takımı coşturan bir taraftar değil; takımımız iyi oynarsa coşan bir taraftar topluluğuyuz. Zaten şampiyon olarak doyuma ulaşan bir kısım taraftar Trabzonspor ile olan bağını kesti, geriye kalan taraftarların büyük bir çoğunluğu da bu kötü ve tatsız tuzsuz futbol nedeniyle stadı terketti. Geriye kalan taraftarı da soğutmama adına, Trabzonspor’a yakışan coşkulu futbola ihtiyaç var.

En başta yönetim yerli- yabancı ayırımı yapmadan yetersiz futbolcular ile ekonomik olarak en az zararla yollarını ayırmalı. Transfer olarak isim veriyorum Onur Bulut ve Efecan mutlaka alınmalı. Yanına ne pahasına olursa olsun bir pivot santrfor bir de çok yaşlı olmayan olgun bir Hamsik bulup alınmalı, bunlar olmazsa olmaz.

Bir de forma adaleti çok önemli, bunu bugün bir defa daha gördük (Abdülkadir/Naci). Yarından tezi yok öncelikle Başkan, yönetim ve hoca bir araya gelip oyun sistemini masaya yatırmalı. Milli takıma giden futbolcular hariç en çok ta Abdullah Hoca olmak üzere hemen çalışmalara başlamalı ve de Trabzonspor’a uygun taraftarı stada, televizyon başına çekecek coşkulu futbolun temelleri atılmalı.

Hakem Mete Kalkavan mı? Mete Kalkavan bırak iyi hakemi, hakem bile değil…