Futbol herkesin takdir edeceği üzere bir oyundur ve her oyun gibi ne hesaplanabilir, ne de tahmin edilebilirdir. Futbolla ilgili bilimsel tahminler bile, "Top yuvarlaktır" cümlesiyle sona erer. Dolayısıyla 90 dakika süren bu oyunda asıl mücadele genç futbolcuların becerilerinin, kabiliyetlerinin, fırsatçılıklarının vb. etkenlerle ortaya çıkardıkları tabloya ilişkindir. 

Futbol oyun olmasına oyundur da sadece oyun değildir de aynı zamanda. İnsanlık tarihinin bütün birikimleri, tarihi, siyasi, kültürel, dini vb. birçok etmen bir anda özellikle de uluslararası arenadaki müsabakalarda oyuna dahil olur. Bu anlamda futbol aynı zamanda bir savaştır. Tribünlerdeki 12. oyuncu olan taraftarlarla sahadaki 11 oyuncu bir ordu askeri gibi kıyasıya çarpışır. Teknik direktörler ordu komutanı generaller gibi takıma taktik ve strateji belirlerler. Maçın sonunda galip takımın askerlerinin keyfine diyecek yoktur, savaş kazanılmıştır. Taktikler, stratejiler hedefine ulaşmıştır. 

Futbolun bir oyun olarak siyasi, dini, tarihi, kültürel, ekonomik arka plana bağlı olarak kendini savaş kavramında bulması önemli bir tespittir bizce... Avrupa arenasında Bordo-Mavili ekibimizin yaptığı karşılaşmaların ortaya çıkardığı heyecanda bunun örnek temsilini bulabiliriz. 

Evet, bize göre futbol çağın farklı alanlarda yürütülen savaş mekanizmalarından biridir. Bu savaş elbette centilmenlik sınırı dışına çıkmayı gerektirmiyor ancak hiçbir takım da, aynen ordularda olduğu gibi kaybetmek için sahaya çıkmıyor.

***

Futbol aynı zamanda politikayı da temsil eder. Bu noktada Siyaset Bilimci Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün'ün bir makalesindeki şu ifadelere bakmakta yarar var: "Montesquieu'nun meşhur güçler ayırımı futbola sirayet etmiş durumdadır. Kulüp başkanları ve yönetim kurulları yürütme erkini, hakemlik müessesesi yargıyı, Merkez Hakem Kurulu Yüksek Yargıyı, Federasyon ise yasamayı temsil etmektedir. Medya her zaman olduğu gibi dördüncü kuvvet olma özelliğini bütün haşmeti ve ağırlığıyla hissettirmektedir. Kamuoyu ise yargıyı adalet dağıtan değil, adaletsizliğin sebebi olarak görür. Kahredici hakem kararları üzerinde uzun uzun tartışılır."

Öğün'ün benzetmeleri oldukça yerinde gibi…

Trabzonspor’umuza futbol oyununun içinde farklı oyunlar dönmediği bu sezonda başarılar diliyoruz. Biz şahsen Avrupa'daki başarıyı Türkiye'deki ligden daha fazla önemsiyoruz ancak takımımız Avrupa'ya erken havlu attı.

Trabzonlu ve Trabzonsporlular azimli, sürekli başarıyı, kazanmayı hedefleyen, dini ve milli hassasiyetlere sahip insanlar olarak her alanda zirveyi hedefleyerek her türlü savaş ortamında kazanmayı bilmiştir. 

Geçici yenilgiler alsak bile kazanmak bizlerin Bordo-Mavi ruhunda var!