Turan ideali Türk Milliyetçilerinin inandığı Türk dünyasını içine alan coğrafi bir konseptin varolma amacını ve inancını taşıyan, Akdenizden Mançurya'ya uzanan haritada tipolojik kavram olarak birleşen Türk uluslarının temsildeki ortak adıdır.

İlk olarak Macaristan'da "Turan Cemiyeti" adı altında 1910 yılında kurulmuş. Dünyada ilk kez bir bilim dalı olarak Budapeşte'de bir üniversitede faaliyet göstermiştir. Türkçülük bize kuzeyden Rusya'dan, Kafkaslardan, Orta Asyadan gelmiştir.

Asya bozkırlarında fırtınalar koparan, yeri geldi kan ve gözyaşında boğulan, esaret zindanlarında güneşe aç, Anadoluda yetim ve öksüz yaşayan bir benliğin ruhundan fışkırması, şimşek şimşek çakmasıdır Türkçülük.

Bugün ülkemizde Turancılık dediğiniz zaman insanların büyük bölümü Turan idealini dini muhafazakar sentezlerle doldurulmuş bir slogan olarak kabul ediyor. Siyasi hesap olarak bu algıyı yaratanlara karşı Macar Turancılarından Arpad Zenplenyi şu sözlerle cevap veriyor:

 “Bu akımın dinsel bir yanı yok. Olması da mümkün değil, çünkü içinde Hıristiyanların, Müslümanların, Budistlerin, Yahudilerin, Konfüçyüscülerin ve paganların bulunacağı bir dünya federasyonu ancak geniş bir inanç hoşgörüsü çerçevesinde ayakta kalabilir.”

Türklüğün coğrafyalara serpilmiş çeşit çeşit renklerini birbirinden ayırmak, tek bir renge boyamak, ruhlarını, duygularını hadım etmek, benliklerini çalmak mümkün mü. Elbette ki değil ve bunun adı Turan değil. Turan dini değil Türk uluslarını içine alan coğrafi bir kavramdır.

Turan'ı dine bağlamak fikri Türkiye'deki milliyetçi siyasal hareketlerin 1970'li yıllarda oy devşirme çalışmasıyla ilgilidir. Akabinde "Türk İslam Sentezi" Türk milliyetçilerine dayatılan bir zehirdir. Bu hususta Türkçülük mefkuresinin fikir babalarından Yusuf Akçura şöyle diyor:

"Türk islam sentezi emperyalistlerin tezgâhıdır. Din temelli Turan olmaz. "

Turan islamcılar açısından tezattır. İslam kavmiyetçiliği kesin olarak yasaklıyor. Bu bağlamda dini muhafazakar insanların Turancılık fikrine bakış açılarını tekrar kontrol etmeleri gerekmektedir. Turan lâiktir, Din temelli Turancılık Türk dünyasını ele aldığımızda hayata geçirilemez, karşılığı olmayan bir savdan ibarettir.

Türk Milliyetçiliğinin Temsil Makamı Yetersiz

Türk Milliyetçiliğinin yolbaşçısı Sultan Galiyev'dir. Bolşevik devrimini takiben ceditçi ilkeleri benimsemiş Türkçü Turancı bir aydın idi. Sovyet yönetiminin Türk ve Müslüman halk üzerine karşı uyguladığı zulme karşı çıkan yiğit bir bozkurt idi.

"Dilde, işte, fikirde birlik" diyen İsmail Gaspıralı Türk halklarının birleşeceği fikrini savunan kalemiyle iz bırakan Türk aydınıydı.

"Biz tarihimize, kavmimize, ırkımıza, yabancıların gözümüze taktığı gözlükle bakıyoruz. Eğer Türkleri ve Türklerin mazisini olduğu gibi görmek istersek yabancıların taktığı gözlüğü kırıp atarak olaylara öz Türk gözümüzle bakmalıyız." sözleriyle ulu Türkçü Yusuf Akçura'yı Başkurt Zeki Velidi Togan'ı, Atatürk'ün fikir olarak etkilendiği Ziya Gökalp'i, tarihteki ilk Türk Cumhuriyetini kuran Mehmet Emin Resulzade'yi, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk'ü ve daha ismini sayacağımız nice Türk aydınlarını gençlerimiz takip ederek okusalar, anlamaya çalışsalar Türk milliyetçiliğine pranga olan Neoliberal milliyetçi partilerin siyasal temsil makamı olamayacak kadar yetersiz olduklarını görürler.

Neden Türk Milliyetçiliği

Beşbinyıla dayanan köklü tarih birikimimiz, zengin kültür ve geleneklerinden beslenen,

Teşkilatlı olarak Büyük Hun İmparatoru Mete Han'ın tahta çıkış tarihi M.Ö 209 yılına uzanan binlerce senelik devlet tecrübemiz, Tarihte Türk adıyla kurulan ilk devlet olarak Göktürk Kağanlığının kurucularından Bilge Kağan'ın Orhun abidelerine kazıdığı Türk milletine olan vasiyetnamesi kör göze parmak misali Türk Milliyetçiliğini karşımıza dikmektedir.

Sekizinci yüzyılda Karahanlı Hükümdarı Saltuk Buğra Han'ın İslamiyeti resmi din olarak kabul etmesi ve Selçuklu Hükümdarı Tuğrul beyin 1055 yılında Abbasi Halifesini Bağdat'ta Şii Büheyloğullarından kurtarması ile Türkler İslamiyetin koruyucu ve kollayıcısı olmuştur. Türkçülük mayası ile yoğrulan Türk Devlet felsefesi, teşekkülleri ile kendini Selçuklu'dan Osmanlı Devleti'ne aktarmış, Söğüt'te 400 çadır olarak kurulan bir beylik zamanla sınırlarını Viyana önlerine kadar genişleterek Cihana hükmeden bir devlet halini almıştır. İşte bu tarihsel devamlılıkla yirminci yüzyılın başında 23 Ağustos 1921'de Sakarya nehri önlerinde tarih sahnesinden silinmek üzere olan bir milletin yeniden şahlanıp ayağa kalkmasını sağlayan yegane şuur Türklüktür.

Millet mazisi 150 200 yılı geçmeyen günümüz şartlarına göre güçlü ve güçsüz devletlerin soy milliyetçiliği yaptıkları dünya da mazisi 5 bin yıla dayanan bir milletin Türk Milliyetçiliğine sıkıca sarılması hakkı ve geçerliliği vardır.

"Biz tarihimize, kavmimize, ırkımıza, yabancıların gözümüze taktığı gözlükle bakıyoruz. Eğer Türkleri ve Türklerin mazisini olduğu gibi görmek istersek yabancıların taktığı gözlüğü kırıp atarak olaylara öz Türk gözümüzle bakmalıyız."

Ulu Türkçü Yusuf Akçura'nın bu sözleri Türk gençliğine verilen değerli bir mesajdır.

Ne Mutlu Türküm Diyene.