Fuat Edip Baksı’nın şiiri, Selahattin Pınar’ın bestesi geldi aklıma…
Tam da bu akşamki maçı anlatıyor sanki.
Şampiyon olduğumuz sezon dahil böyle maçlar parmakla gösterilecek kadar az ancak Trabzonspor’un Galatasaray maçından itibaren başlayan bir çıkışı var. Galatasaray ve Samsunspor maçları skora yansımasa da bu akşamki maç bu çıkışın zirvesi oldu.
Böyle coşkulu bir oyunu epeyce özlemişiz.
Bu akşam Trabzonspor takım gibi oynadı; bu şekilde oynayınca da birçok şey çok daha kolay oldu.
Maçın ilk 10 dakikalık bölümü hariç tamamen bizim kontrolümüzde olan bir maç izledik. Yardımlaşma, önde baskı, takım boyunun kısaltılması, dikine ve hızlı oyun, temaslı oyun, kanat bindirmeleri hepsini bu akşam bir arada görme fırsatı bulduk.
Bu akşam için tek eleştirilecek olumsuzluk; yine Uğurcan’a çok pas verdik. Bunun da sebebi orta sahada oyunu yönlendirecek orijinal bir sekiz numaranın olmamasıdır.
Takım oyunu ortaya çıkınca oyunun hakkını veremeyen futbolcu yoktu ancak özellikle yaşına rağmen Visca ve Nwakaeme, geldiğinden beri en verimli oyununu çıkartan Muhammet Cham, stoper Batagov, Mendy ve maçın kahramanı Malheiro’yu da sayabiliriz.
Bütün bunları söylerken bütün futbolcuları da ortaya koydukları performans nedeniyle tebrik etmek gerekir.
Eren Elmalı; belki de Trabzonspor’daki son maçı idi. İlk defa çok rahat bir maç çıkardı. Keşke Trabzonspor her zaman böyle takım oyunu oynayabilseydi de Eren ‘i satmasaydık diye düşünüyorum.
Şimdi transfer zamanı…
Az ama öz transferler yapmak lazım. Hızlı bir stoper, Eren giderse bir solbek, olmazsa olmaz bir oyun aklı sekiz numara, her iki kanatta oynayabilecek bir kanat forvet ve bir santrafor ile bu takım çok daha iyi yerlere gelebilir.
Hakemler mi? Her zamanki gibi…