Ortaöğretim kurumlarının sayısız ve gereksiz kategorilere ayrıştırılması yetmezmiş gibi "proje okulu" eklentisiyle tanımı, vizyonu ve misyonu sarih olmayan yapay ve yatay kurumlar ihdas etmişti Milli Eğitim Bakanlığı.

Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinin tamamı, Anadolu Liseleri, İmam Hatip Liseleri ve İmam Hatip Ortaokullarının bir bölümü bu kategoriye dahil edilerek yüceltilmişti (!)

İşte bu kurumları için hazırlanan "2025 Yılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme Kılavuzu" gereği öğretmen ve idareci tayin ve tebliğleri yapıldı geçen hafta.

Hemen tamamı ulusal ölçme değerlendirme sınavları neticesinde zeki ve çalışkan öğrencileri bünyesinde bulunduran bu okulların hangi projeye, kimin projelerine lütuf ve feda edildikleri hususunda endişeler, tartışmalar hep vardı zaten.

Üstün zekaya ve özel yeteneklere sahip ülkemizin bu seçkin çocuklarının, çağımızın gereklerine uygun donatılarla yetişmesi, yetiştirilmesi için gerek idarecilerinin gerekse öğretmenlerinin akademik ve pedagojik donanımları itibarıyla meslektaşlarına nazaran farkındalık oluşturabilecek netlikte olmaları, seçilmeleri gerekirdi.

Beklenen odur ki Sayın Milli Eğitim Bakanı, bakanlığı ve uleması da üst paragraftaki hassasiyetleri içselleştirip idari işlem ve eylemlerle desteklesin.

Reelde olan ise bu okulları idareci ve öğretmenlere siyasi ve felsefi ulufe olarak dağıtmak, sendikal egoların tatminine sunmak ve nepotik istihdamlara, istismarlara açmak şeklindedir.

Meramım bağcıyı dövmek olsa il, okul ve isim zikrederek cereyan eden yasa ve yönetmeliklere aykırı atama/görevlendirme tebliğlerini örneklendirebilirim de çocuklarımıza, gençlerimize katkısı olmaz.

Yapılan bu idari tasarruflar eğitim camiasında şiddetli rahatsızlıklara, eleştirilere ve şikâyetlere neden olan şekil ve esas hatalarıyla, kasıtlarıyla dopdoludur. Bir kaç mesleki ve insani feveranı irdeleyelim istedik.

Öncelikle başvuru hakkı tanınan idareci ve öğretmenlerin yeterliliklerini düzenleyen (3.3.) bölümün söz konusu nitelikli okullar için liyakat ayıbı, zafiyeti olduğu, ölçülebilen, belgelenebilen kriterler içermediği yönünde haklı tespitler var.

Bir diğer öfkeli reaksiyon da tayinlerin hangi hiyerarşik seviyelerde teklif, tensip ve onaylandığı hususudur. MEB'in yetki alanındaki idari işlemin, okul/kurum müdürleri, eğitim sendikaları ve yerel siyasi otoritelerce kullanıldığına dair sayısız ve usulsüz tayinler mevcut.

Ve kamuoyunda yeterli serzeniş almayan çok hazin bir konu daha var. O da yapılan atama/görevlendirme takviminin zamanlamasıdır.

Lise öğrencileri için TYT ve AYT, ortaokullar için LGS sınavlarının eli kulağındayken on binlerce öğretmeni/idareciyi mağdur eden, moral ve motivasyon değerlerini düşüren, sosyal ve kurumsal barışı zedeleyen bu keyfiyet, analitik zeka ve düşünce becerisine muhtaç kimseler tarafından alınabilir ancak. Öğrencilerin kader ve kariyer mevsimi arifesinde yaratılan kaosun, kargaşanın başka izahı olmaz, olamaz.

Hiç bir bilimsel veriye ve akil iradeye dayanmayan bu saçmalıklar sonucunda norm fazlası durumuna düşen on binlerce öğretmene çare, kurum arama derdine düşen zihniyetin rasyonel bir çözüm üretebilme yetisi de yoktur maalesef. Doğaçlama hamlelerle,

yap - bozlarla günah çıkarmaya çalışıyorlar.

Bizimkisi de işgüzarlık işte. Zirvesinde istisnai projelerin kahramanı bulunan bir kurum tabi ki gereğini yapacaktır...