Hamdolsun denizde kum ülkemizde gündem bolluğu ve bereketi eksik olmuyor.

Bu haftayı da muktedirlerin Savunma Sanayi Destekleme Fonu'na (SSDF)  gelir artırıcı, kalıcı hizmet bedeli oluşturma taarruzu ile mükelleflerin can siperhane savunması doldurdu.

İktidarın, yandaşlarının ve beslemelerinin nitelikli hamaset ve şiddetli duygusal sömürü taktiği ile mükellefleri gelecekteki potansiyel tehlikeler veya olumsuz durumlar karşısında yoğun kaygı ve endişeye maruz bırakma hamleleri ile başladı mücadele.

Muhalefet, basını ve prolereryası ise "katkı payı" kamuflajı ile gizlenmeye çalışılan yeni vergi tahsisinin Anayasa’ya, vergi kanunu ve ilkelerine, halkın ekonomik realitesine aykırılığı üzerinden kıyameti kopardı.

Neticede mücadele toplumsal gerginlik, siyasi konjonktür ve hukuki sakatlık endişesiyle maçın tarafsız (!) hakemi R.Tayyip Erdoğan tarafından ileri bir tarihe ertelendi.

İktidara sahip olanların bu yaşananları sağduyu ve objektif normlar çerçevesinde analiz etmeleri hem kendileri hem ülkemiz için hayırlara vesile olacaktır.

Muktedirlerin işbaşı yaptıkları günden itibaren keyfekeder kullandıkları hamaset, algı ve milli/manevi duyguların sömürüsü yöntemlerinin raf ömrü tükenmiştir.

İçtimai hafızanın yukarıdaki yöntemleri depolama alanı dolmuş, bağışıklık sistemi uyanmış ve antidepresan refslekleri gelişmiştir.

SSDF’nin başat kaynağı durumundaki milli piyango ve şans oyunlarından tahsil edilen katkı payını 2023'ün Aralık ayında % 50 azaltıp Demirören Grubu'na kıyak çekerken Arz-ı Mevud olgusu keşfedilmemiş miydi diye sorarlar adama.

Anayasa’nın vergide "mali güçle orantılı" sınırlaması, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” ilkesi (âdemi tahsis) aleniyken cambaza bakmayan, bakmayacak olanların tehdit ve tahkir edilmesi en hafif deyimle işgüzarlıktır, ukalalıktır.

İnsanların borçlanma limitlerini bile suiistimal edebilecek ileri dereceli sivri zekâlıların değirmenine su taşıyan Sayın Desticioğlu’nun boyundan uzun, kütlesinden ağır ve haddinden geniş tavırları kabul edilebilir, hazmedilebilir değildir.

Çocuğunu istisnai memurluk statüsünden TBMM’de istihdam ettirme kabahati ve bu durumu savunabilme özrü henüz çevrimiçiyken ne kendisi ne de fikirler artık Türk Milliyetçilerinin nazarı itibariyesinin kaynağı değildir.

Herkes ve herkesim bilmelidir ki Yüce Milletimiz ülkesinin savunma zaafı, saldırı tehdidi altında olduğuna inandığı anda değil parasını canını, cananın, gövdesini feda etti, eder, edecektir.

O yüzden kimse kendisini daha milliyetçi, daha vatansever, daha fedakâr sanmasın, nitelemesin.

Konu Savunma Sanayi Destekleme Fonuysa bedelli askerlikten sağlanan vergi gelirleri tam isabet olur. Sizce?