Ülkemizin yakın, orta ve uzun gelecekte en büyük beka sorunu sığınmacı istilasıdır.

Taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve iç hukukumuzda "geçici koruma altına alınmış yabancılar" ya da bilinen adıyla "sığınmacılar" anlaşılıyor ki emperyalist güçler ile yerli distribütörleri vasıtasıyla Anadolu’nun her karışında iskana, iştigale ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına dâhil edilmeye çalışılıyor.

Ecdadımızın yüzlerce yıl büyük fedakârlık, cefakârlık, kan, can ve cenklerle Türkleştirdiği Anadolu coğrafyasını Araplarla, Afrikalılarla, Afganlarla demografik gaspa uğratmak milli aklın tutulması değilse gaflettir, delalettir.

Bu gayri millî operasyonu demagoji, hamaset, dezenformasyon gibi psikolojik algı ritüellerini profesyonelce kullanarak milli duygu ve hassasiyetlerimizin markajından kaçırıyorlar.

Anadolu’yu ırk mozaiğine, mezhep kataloğuna evirecek  operasyonda önce teolojik sloganlar kullanıldı. "Din kardeşiyiz",  "Onlar muhacir biz ensarız" gibi...

Ülkelerindeki savaştan kaçan, geldikleri ülkemizde zevke, eğlenceye, cinsel arzulara yelken açan, ibadet ve ibadethanelere yaklaşamayan, çoğu savaşacak yaş ve dinçlikteki topluluğa muhacir tanımı yapanların hedef kitlesi bağnazlıktan hükümlü olanlar olabilir sadece.

Ardından tarihi çarpıtmalar oyuna sokuldu. "Çanakkale’de dedeleri savaştı." yaygarası koparıldı.  Aynı imparatorluğun parçası, askeri olduğumuz güya gizlenerek Çanakkale deki yüzbinlerce şehidin içinden yüz, yüz elli kadar Suriye doğumlu mezar başlıkları sunuluyor delil olarak. Bu yemle aldatılan, aldatılmak istenen sazanların aşağıdaki soruları sormaları yeterdi aslında. Madem öyle yüzlerce yıl koruduğumuz hizmet götürdüğümüz, yüz binlerce ecdadımızın şehadete yürüdüğü Arabistan’a bırakın iskânı, çalışmayı Hac farizası için niçin kura bekliyoruz yıllarca? Kuveyt’in, Katar’ın, BAE’nin petrollerinde niçin hakkımız yok? Yunanistan’a, Bulgaristan’a, Romanya’ya, Macaristan a niçin vizeyle bile zor kabul ediliyoruz?

Yetmedi sosyolojik ajitasyon metodu devreye alındı. "Anadolu coğrafyası mazlumların sığınağı, hamisidir." cümlesi ezberletilmeye çalışıldı. Evet, sığınağı ve hamisidir ama yabancılara yar edilmemiş, vatan yapılmamıştır diyemedi kimse.

Gelinen merhale teolojik, sosyolojik ve tarihi demagojilere ekonomik takviyelerin eklenmesi oldu.

"Vay efendim sığınmacılar gönderilirse bir çok iş kolunda iş gücü zafiyeti oluşur."

Bu hamasi nutuk sanayicinin, turizmcinin, esnafın, çiftçinin, müteahhidin kayıt dışı, karın tokluğuna çalıştırdığı, sömürdüğü bu insanları kaybetme korkusudur. Bu propagandaya tav olanların da düşünmesi, cevap vermesi gereken şu sorudur. Sığınmacılardan önce çay kesilmiyor, fındık toplanmıyor, hayvanlar güdülmüyor, atölyeler çalışmıyor, oteller temizlenmiyor, inşaatlarda amelelik yapılmıyor muydu?  Tamam, kardeşim birileri sizi enayi görebilir sayabilir de sizde bu hususta prolisans almaya çalışmayın bari!

Gerek iktidara sahip olanlar gerekse muhalif siyasiler bu ülkenin, devletin, milletin istiklalini, istikbalini öncelemeleri şarttır. Yarın hatta yarından da yakın bu geçici sığınmacıların ülkelerine iadeli taahhütlü gönderilmesi kararlılığı hâkim olmalıdır herkese ve her kesime…